1. YAZARLAR

  2. ZEYNEL KARATAS
  3. AİLE ÖJENİK VE PANDEMİ (Dünya Ya Kusarsa)
Zeynel Karatas

Zeynel Karatas

AİLE ÖJENİK VE PANDEMİ (Dünya Ya Kusarsa)

A+A-

Ä°ki ayrı dünyanın aynı zamanı yaÅŸamasına ÅŸahitlik ediyoruz. Kendini haklı, düne özenen, sayısal çokluÄŸuna güvenen dünya… Kendini güçlü, yarınlara sabırsız, niteliÄŸin ötesine dokunan, varsılına güvenen dünya… BoÄŸuÅŸarak yaÅŸayanlar ile tadında yaÅŸayanlar… Bilin bakalım hangisi doÄŸru ve siz hangi mahalledensiniz…

Nüans farklılıkları üzerinde kurulu varlıklar âleminde “insanı” ayırmak gerekiyor.  “O” beyin/düşünce alanında ki geliÅŸimi ile doÄŸal hayata tam bağımlılıktan ayrışmış durumdadır. Bu konum,  insana eko- sistem içerisinde yer almasına karşın imtiyaz saÄŸlamıştır. Ä°nsan, yaÅŸam için elveriÅŸli olmayan yer ve koÅŸullarda bile hayatına alan açabilmiÅŸtir. “DoÄŸal Seçilimi” büyük oranda kontrolüne alarak olaÄŸan üstü bir nüfusa ulaÅŸmıştır. Bilinçlenen insan, nüfus artışını doÄŸal üreme ile deÄŸil ortalama yaÅŸam süresini uzatmayla gerçekleÅŸtirmektedir. Yüzyıl içerisinde ortalama yaÅŸam süresi yaklaşık  % 50 oranında artmıştır. Dünya saÄŸlık örgütüne göre ortalama yaÅŸam süresi 72 yılı aÅŸmıştır.  Bu rakam geliÅŸmiÅŸ ülkelerde 80 yılın üzerine çıkmaktadır.  Ortalama yaÅŸam süresinin artması ile nüfusun ana gövdesini 40-60 yaÅŸ arası belirlemektedir. Bu nüfusun birikim ve deneyimleri, baÅŸkalaÅŸan sosyal bir yapının oluÅŸmasını saÄŸlamaktadır. Ayrıca; Ä°ki karşı cinsin izdivacı ile oluÅŸan aile kurumu gecikmeli ve esnek bir yapı kazanmıştır. Türkiye’de evlenme yaşı erkeklerde 30,  bayanlarda 26 yaşını geçmiÅŸtir. Ä°lerlemiÅŸ yaÅŸlarda aile kuranların, katılaÅŸmış karakterleri ile aile birliÄŸi ve paylaşımını sürdürmeleri güçleÅŸmiÅŸtir.  

Bilinen aile normlarının esnediÄŸi hatta kalktığı birlikteliklerin artışı cemiyeti/toplumu evrime uÄŸratacaktır. EleÅŸtirilen bu dönüşüm hızla kabullenilmektedir. Birey, aile ve cemiyet gibi birçok kavramın tanımlaması revize edilmiÅŸtir. Nüfusta sayısal çoÄŸunluk sorunlaÅŸmıştır. Nitelikli nüfus ise bilinçli, elit bir toplum düşlemektedir. YaygınlaÅŸan küreselleÅŸme, nicel nüfusu sorunlarıyla beraber nitelikli nüfus ile karşı karşıya getirmiÅŸtir. Göç, mülteci, iltica, yozlaÅŸma, salgın,  pandemi kavramları daha da duyulur olacaktır.

Ara- geçiş toplumlarda sahte/eksik bilinç ile kendini yeterli zanneden bireyler yetişmektedir. Farkında olmak ve teknolojiyi kullanabilmek nitelikli ve bilinçli birey için yetersiz kalmaktadır. Sosyal, kültürel, ekonomik, sağlık v.b alanlarda yetersiz kalan, yaşamı her yönlü okuyamayanlar; psiko-sosyal hastalıklı fertlere dönüşmektedir. Birey-toplum etkileşimi zayıflaşarak bireyin salt düş ve düşünce dünyasında kalması öncelenmiştir. Zekâ ve yeteneklerini kullananlar kalabalıkların arasından sıyrılarak birçok tehdit ve tehlikeden de korunacaktır.

Ä°nsanda ki kalıtsal genler, sonraki nesillere aktarılır. Anacak;  hayat boyu öğrenilenler, edinim ve tecrübelerin doÄŸrudan aktarımı mümkün deÄŸildir. Bu nedenle doÄŸan her yeni birey kalıtsal yapısı üzerine ekleyerek kendini geliÅŸtirmektedir.  YoÄŸun öğrenim sistemleri içinde bireyin kendini aÅŸması bilinmezlerin sınırlarını aÅŸması ile mümkün olacaktır. Tekrara giren konuların verileri, bilgi kalabalığından öteye geçmeyecektir. BilindiÄŸi zannedilenler asla öğrenilmeyecek, bilinmeyenler anlaşılmadıkça sorunlar çözümsüz kalacaktır. Sorunlu kalmayı çözüme tercih edenlerin konumuna kim nasıl karar verecek..

Dinamik bir yaÅŸamın içinde “hayatta kalmaya çalışanlar”  ile “hayatını yaÅŸayanlar” aynı dünyanın paydaÅŸlarıdır. Dünyanın yapay veya doÄŸal tüm felaketleri  “hayatta kalamaya çalışanları” daha fazla etkilemektedir. Bu iki grup arasında fenotip (canlının genotip ve çevre etkileÅŸimi sonucunda ortaya çıkan görüntüsü ve özellikleridir.) kazanımlarda makas aralığı geniÅŸlemektedir. “Hayatını yaÅŸayanların” nüfusu; ortalama yaÅŸam sürelerinin yükselmesine baÄŸlıyken “hayatta kalmaya” çalışanlar ise doÄŸal nüfus artışı içinde kalmaktadır. Bu durum refah seviyesi ve yaÅŸam standartları arasında uçuruma neden olmaktadır. Bir taraftan saÄŸlıklı ve bilinçli toplumlar, öte taraftan zayıf, eksik ve yoksun insanlar… Bu iki topluluk arasında ki sınırlar belirginleÅŸtikçe, adı konulmamış öjenik uygulamalar yaÅŸanmaktadır. Tarih sürecinde tartışılan ve uygulamaları da bulunan öjenik yaklaşımın günümüzde de yansımaları mevcuttur. Bu toplumların afetlerde önemsenmeyen ölüm ve hasar oranları, savaÅŸ ve ilaç teknolojisinin saldırılarında denek olarak kullanılması öjenik anlayışın yansımalarıdır. Covıd 19 salgınının daha çok zayıf insanları, yaÅŸlıları ve kronik hastaları etkilemesi tam bir öjenik vaka gibi duruyor. Adı pandemi olarak konulmamış kalp krizi, kanser, diyabet gibi milyonları öldüren hastalıkların haritaları incelenebilir. Öte yandan ölümcül hastalıkların istatistiklerinin avam arasında yaygın/yüksek olması anlaşılır bir durumdur.  Bu anlaşılır durumun öjenik uygulamalara hizmet ettiÄŸi görülmelidir.

Tarih;  öjenik uygulamaların maÄŸdurlarını örtmüştür. Ä°lk çaÄŸda Eflatun; saÄŸlıklı ve nitelikli bir toplum artışını belli kriterler ile devletin kontrolüne vererek felsefi yönden meÅŸrulaÅŸtırır. Ä°ngiliz bilim adamı Francis GALTON’nun (1822-1911) öjeni ile ilgili saptamaları batılı birçok ülkeye bilimsel açıdan kaynaklık eder. Spartalılar ile Romalıların öjenik uygulamaları;  20. Yüzyılda Almanya, ABD, Çin, Ä°ngiltere, Avustralya ve daha birçok ülkede farklı ÅŸekillerde devem etti. Kendilerini saÄŸlıklı, nitelikli ve elit gören toplumlar; yedi milyar insandan kaçına doÄŸal veya suni öjenik uygulamaları gerekli görmektedir. Her kategoride ki insan popülasyonunun hayatta kalma mücadelesi dünyayı bir karar noktasına getirebilir. Sefalet ile sefanın yan yana kaldığı dünyanın midesi bulanıyor. Ekosistem ya kusarsa…

Ä°ddia odur ki; 19. yüzyıl kimyanın, 20. yüzyıl fiziÄŸin, 21. yüzyıl ise biyoloji ve genetiÄŸin asrı olacak. Ekonomiyi, Ä°nançları, gelenekleri,  eÄŸitimi, sosyal yaÅŸam tarzını günler içinde deÄŸiÅŸtirebilen salgın bir hastalık (Covıd 19) 21. yüzyılın nelere gebe olduÄŸunun habercisi deÄŸil midir?

Her geçen gün aklın alt eÅŸik sınırı yükseliyor. Tabu ve taassubun karanlığında, düşünce eÅŸiÄŸin altında “yoksunlar” kalıyor. Gelenekler “Yeni’yi” kabullendikçe uzaklar yakınlaşıyor.  Dünya vatandaÅŸlığı gibi yeni kavramlar ötelere haklar veriyor. Ortak yaÅŸam alanında, eÅŸit vatandaÅŸlığın tanımını yapamayanlara ne demeli!

 

                Zeynel KARATAÅž

 

Bu yazı toplam 242843 defa okunmuştur.
Önceki Yazıları