Malum toplumumuzda sık kullanılan “gölge etme başka ihsan istemez” sözü vardır ya doğrusu öyle bir dönemdeyiz ki ben “gölge de edin ihsan da” diyorum...

Meramıma geçmeden önce meşhur sözün kaynağını da not olarak düşmek gerek; Makedonya Kralı Büyük İskender bir gün karşılaştığı Sinoplu meşhur Filozof Diyojen’le karşılaşır, aralarında geçen kısa sohbetin ardından kendisine bir isteğinin olup olmadığını sorar ve “gölge etme başka ihsan etme” cevabını alır...

İşte, o günden beri yani MÖ 400’lü yıllardan beri söylenen “gölge etme başka ihsan istemem” deyimden yola çıkarak tüm yetkililere, siyasilere, sivil toplum örgütlerine ve elbette yüreğinde insan sevgisi olan dostlara, ahbaplara sesleniyorum...

Lütfen bize “gölge de edin başka ihsan da”...

Zira, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli olup dünya tarihindeki en büyük felaketler listesine giren korkunç deprem ve ardından yaşanılan artçılar, seller, fırtınalar, dolu yağışlarının yaraları sarılmadan şimdi de giderek yükselen hava sıcaklığının felakete dönüşeceğinden endişe ediyorum.

Deprem bölgesindeki Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaiantep ve Hatay başta olmak üzere neredeyse tüm illerin ortalama yıllık sıcaklık oranın yüksekliğini bilmeyen yoktur...

Zaman zaman 50 dereceyi geçen hissedilen hava sıcaklığında milyonlarca kardeşimiz çadır ve konteynerlerde barınmak durumunda ki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin bahsettiği yeni formüle bakarsak “en az” iki yıldan önce giderilmesi mümkün görülmeyen bir dertle karşı karşıyayız... Yazları korkunç sıcak ve kurak, kışları zaman zaman felakete neden olacak kar, dolu, yağmur ve fırtınalar bölgedeki kardeşlerimizin karşısında dev gibi bir dert yumağı halinde duruyor! Yani, depremzedeleri bir de sıcak hava felaketi endişesi sarmış durumda.

Bakın Gazeteci Cenap Özharıkçı’nın gönderdiği bir haberde aşırı sıcakların sağlık sorunlarına yol açabileceğini özellikle belirten Aile Hekimi Uzmanı Dr. Sultan İlay Tunçez; “6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde etkilenen tüm deprem bölgelerinde bina, ağaç, tente gibi klasik şehirlerde var olan yaşam alanlarında olan gölge etkenleri yok oldukça az sayıda. Bu bölgelerde özellikle evleri hasar gören kişiler için gölgelik alanların yapılması önem arz etmektedir” diyerek vurgulamak istediğim meramın tıbbi açıklamasını yapıyor.

Bu konuda Dr. Tunçez’in önerilerine ekleyecek söz de yok, şöyle ki; “Çadır ve konteynerlerde konaklayan kişiler için iklimlendirme önlemleri alınması önemlidir. Mümkünse, çadırlara güneş ışınlarını yansıtan malzemelerle kaplama uygulanabilir veya gölgelikler sağlanabilir. Aynı zamanda bu kişiler için iç mekânın sıcaklığını düşürmek için fanlar veya hava soğutma cihazlarının, su tüketiminin azalmaması için su temininin sağlanması ve sıcakta hızlı bozulabilecek gıdalardan uzak durulması, taze, sağlıklı besinler tüketilmesine özen gösterilmelidir. Kişilerin ihtiyaçlarını yetkililere iletmek ve yardım almak için yerel sağlık kuruluşları ve acil durum ekipleriyle iletişim kurması halinde aşırı sıcaklara karşı daha iyi bir destek sağlanabilir.”

Mehmet Emin Danış